3 Ağustos 2012 Cuma

Asıldığın hatta birlikte olduğun insana “kanka” demek 2

Tek gecelik ilişkilerin ardından sabahın köründe evi terk etmek yerine adamla bi kahve içip kahvaltı yapmayı istiyorsanız “kanka” olarak nitelendirilmeyi göze almanız gerekir zira adam kahvaltı masasında bir ayağını kıvırıp poposunun derinliklerine doğru ittirerek otururken- dün gece yattığınız cool adamı da yatakta bırakarak geleneksel Türk erkeği kıvamında çatalın kenarı ile peyniri bölerken “eee kanka bugün ne yapacaksın” diye sormaktan geri kalmaz. Bu anlardan kaçınmak için ya kahve içmeyeceksin ya da adamı duymazlıktan gelip kahveyi çabuk çabuk içip burundan fışkırmasın diye dua edip olay mahallini terk edeceksin. Haa ben ise olayı abartıp gerçekten kanka lakabını almayı başarmış biri olarak hayatın anlamsızlaştığı noktadayım. Geceden güne güzel bir geçiş efekti ve sabah seksi ile uyanıp kahve- kahvaltı- öğle yemeği- akşamüstü içkisi ve gece içkisi sırasını takip ederek gerçekten adamla kanka olup şehir dışına yollayarak kültür ateşeliği ya da şehir işletmeciliği dalında da sertifikamı almaya hak kazanmış biri olarak bunun bana getirisi şehri terk edip yollara düşme isteği oldu. Yola düşen adamı takip etme psikolojisi her zaman hüsran ile sonuçlansa da kişinin kendini bu durumdan sakınması oldukça zordur. Adam gider ben giderim peşinden tin tin ederim sloganı ile yollara düşene anca “run forrest run” deniyor. Yolun bittiği yerde aslında söz de bitiyor. Hareket- harekat- hakaret ve dönüş için hareket sırası yüzyıllardır değişmeyen bir sıralama ile tekerrür eder. İşte bu yüzden şehri terk eden- şehre yeni gelen- bir süre buralardayım diyen adamdan uzaklaşıp Cemal Süreya’ya sığınsam da “eve götürüp kasığından öpesim gelir”.

Hiç yorum yok: